Kaynak : www.denizhaber.com
21.04.2020 ABD’de petrolün litresi 7 cent’e düştü, iflaslar bekleniyor
Corona virüsü salgını nedeniyle küresel talepte yaşanan büyük düşüşle birlikte ABD’de Batı Teksas petrolü 11 dolarla son 21 yılın en düşük fiyatını gördü. Petrolün litresi 7 cent’e geriledi.
Enerjide tarihi günler yaşanıyor. Corona virüsü salgını küresel ekonomiyi durma noktasına getirirken, petrol fiyatları da dibe doğru hareket ediyor. Sene başında 61 dolar olan ve güne 17 dolardan başlayan ABD’de Batı Teksas petrolünün fiyatı gün içinde son 21 yılın en düşük seviyesi olan 11 dolara kadar geriledi.
Bir varilde 159 litre petrol olduğu düşünülürse, petrolün litresi 7 cent/dolara gerilemiş durumda. Bu rakamın TL karşılığı ise 50 kuruş. Sene başında 66 dolar olan ve güne 28 dolardan başlayan Brent tipi petrolün fiyatı da 26 dolara geriledi.
ABD’nin girişimleri sonucunda Suudilerin başını çektiği Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ile Rusya’nın başını çektiği ülkelerin günlük 9,7 milyon varillik üretim kesintisi kararı da fiyat düşüşüne çare olmadı. Anlaşma öncesinde 34 dolara kadar yükselen Brent petrolün varil fiyatı bugün 26 dolara geriledi.
ABD gibi OPEC+ dışındaki ülkelerin de katkısıyla üretim kesintisinin 20 milyon varile kadar çıkacağı söylense de, küresel talepte salgın kaynaklı düşüşün günlük 35 milyon varile kadar çıktığı belirtiliyordu. Petrol gelirlerine bağımlı birçok ülke ve şirket finansal olarak zor duruma düşerken, özellikle petrol üretim maliyetlerinin yüksek olduğu ABD’de birçok petrol şirketinin iflas edebileceği konuşuluyor.
Londra merkezli enerji danışmanlık şirketi Global Resources Partnership İcra Kurulu Başkanı Mehmet Öğütçü, petrolde günlük 10 milyon varillik arz kesintisi kararı alınsa da talep düşüşünün 35 milyon varil seviyesinde olduğuna işaret ederken, anlaşmanın fiyat düşüşüne çare olmayacağını belirtti. Arz-talep dengesizliğinin yakın gelecekte giderileceğine dair bir işaret görmediğini belirten Öğütçü, geçen yıl günlük 100 milyon varil olan petrol tüketiminin bu yıl salgınla birlikte 65 milyon tona gerilediğini dile getirdi.
En fazla zarar gören ülkelerin başında Suudi Arabistan, Rusya ve ABD gibi büyük üreticiler geldiğini, Exxon Mobil, Shell, BP, Rosneft, Aramco, Chevron, Total gibi büyük petrol şirketleri borsada neredeyse Türkiye’nin toplam milli gelirine yakın değer kaybettiğini kaydeden Öğütçü, “Yeniden toparlanmaları zaman alacak. Çoğunun borçları katlanarak artıyor” dedi.
“Krizin yakın zamanda durulması beklenmediği için fiyatların en azından bulunduğu seviyede tutulması bile başarı sayılabilir” diyen Öğütçü, yeni yatırım yapılmayacağı için üç-dört sene içinde arz sorununun ortaya çıkabileceğine işaret etti.
Fiyatların düşmesinin ABD’li petrol ve doğalgaz üreticilerini zor duruma düşürdüğünü çünkü üretim maliyetlerinin Rusya ve Suudi Arabistan’a kıyasla daha yüksek olduğunu hatırlatan Öğütçü, “Uzun süre direnmeleri mümkün olamaz. Ya Trump onlara kurtarma paketi getirecek, ya kuyuları kapatacaklar ya da petrol fiyatları tekrar yükselmeye başlayacak” değerlendirmesinde bulundu.
Daha fazla üretim kısıtlaması gerektiğini vurgulayan Öğütçü, “Krizin sadece petrol değil doğalgaz, kömür, nükleer ve yenilebilir enerji alanlarında da kapsamlı yansımaları olacağını, iklim değişikliği çabalarını yavaşlatacağını söylemek için ise kâhin olmaya gerek yok” yorumunu paylaştı.
Suudi Arabistan’ın cari işlemler açığının giderek şiştiğini, acilen yüksek petrol fiyatlarının pompalayacağı yeni paraya ihtiyacı olduğunu belirten Öğütçü, “Gelir azaldıkça sosyal çalkantılar, hatta rejim değişikliği senaryoları da kapıda bekliyor” dedi.
TEMİZ ENERJİYE GEÇİŞ KESİNTİYE UĞRAYABİLİR
Petrol 50-60 dolar aralığında iken hidrokarbon yakıtlarla rekabet edebilecek fiyat düzeyine ulaştığı için hızla büyümekte olan yenilenebilir sektörünün, fosil yakıtların ucuzlamasından, çok memnun olmayacağını da hatırlatan Öğütçü, “Enerji verimliliği ve zaten maliyetleri yüksek olan nükleer enerji sektörü de de darbe yiyecektir bu fiyat düzeyi değişmezse. Herkesin heyecanla desteklediği yeşil, temiz enerjiye geçiş sürecinde de bazı sapmalar yaşanabilecek önümüzdeki dönemde. Rüzgar ve güneş enerjisinin nefesi artan ölçüde petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtların ensesinde idi son zamanlara kadar, ama fosil yakıt fiyatlarının ucuzlaması ile birlikte bu süreç kesintiye uğrayabilir” dedi.
“TÜRKİYE İÇİN OLUMLU AMA İHRACAT VE İNŞAAT PAZARLARINDA YANSIMALARI OLACAK”
Türkiye’nin doğalgazda yüzde 98, petrolde yüzde 93 oranında dışa bağımlı olduğunu ve fiyat düşüşünün Türkiye için olumlu olduğunu belirten Öğütçü, “Ama bu ucuzlamanın diğer keskin ucunda ihracat ve inşaat pazarlarımız olan petrol üreticilerinin gelirlerinin azalmasının yaratacağı yansımalar var” uyarısında bulundu.
ABD’DE ŞİRKETLER İFLAS EDEBİLİR
Eski BOTAŞ Gaz Alımı Daire Başkanı Ali Arif Aktürk, ABD’de petrol fiyatlarındaki büyük düşüş nedeniyle özellikle küçük petrol şirketlerinin iflas edebileceğini, birçok petrol kuyusunun kapanabileceğini ve büyük firmalarında işçi çıkarma yoluna gidebileceğini dile getirdi.
Fiyatların tekrar yükselmesinin ve 30 dolarlar seviyesine gelmesinin salgının yavaşlaması ve normalleşmeye dönüşe bağlı olduğunu belirten Aktürk, tekrar 40 dolarlar seviyesinin görülmesinin ise Ocak 2021’de başkanlık seçimleri sonrasına sarkabileceğine işaret etti.
20.04.2020- 4 gün süresince 30 büyükşehir ve Zonguldak’ta sokağa çıkma yasağı ilan edildi
Sokağa çıkma yasağı 4 gün mü olacak sorusunun cevabı belli oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kabine Toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu. Erdoğan açıklamasında “23-24-25-26 Nisan tarihleri arasında günlük hayata etkisini en az düzeyde tutma konusunda 31 ilimizde sokağa çıkma kısıtlaması yapmayı planlıyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle;
”Koronavirüs salgınının önüne geçmek için aldığımız tedbirlerin meyvelerini toplamaya başladık. Test vaka oranımız azalıyor. İyileşen hasta sayımız katlanarak artıyor. Salgının hızını engellemek için halen 239 mahalle, köy veya belde düzeyinde yerleşim yeri de karantina altında tutulmaktadır. Hastanelerimizde olağanüstü bir yoğunluk yaşanmıyor. Sağlık personelimiz canla başla görevlerini yürütüyor.
Ücretsiz maske dağıtımımız PTT ve eczanelerden devam ediyor. Yoğun bakım solunum cihazlarının üretimi konusundaki çalışmalarımız başarıyla neticelendi. Mayıs ayı sonuna kadar 5 bin cihazı üretmiş olacağız. Savunma sanayisinde gerçekleştirdiğimiz büyük atılımı tıbbi cihaz ve ilaç başta olmak üzere kritik tüm alanlarda sürdüreceğiz. Elimizde epeyce bir stoku bulunan kritik ilaçların üretimine yerli firmalarımız da başladı.Milletimizin çok büyük bir bölümünün açıklaman tedbirlere uyması sayesinde salgının felaket boyutuna ulaşmasının önüne geçtik.
23-24-25-26 Nisan tarihleri arasında günlük hayata etkisini en az düzeyde tutma konusunda 31 ilimizde sokağa çıkma kısıtlaması yapmayı planlıyoruz.”
20.04.2020 Avrupa’nın en büyüğü olan Çetin Barajı’nda enerji üretimine başlandı
Siirt’te bulunan Avrupa’nın en büyük barajı Çetin Barajı’nda su doluluk oranı sevindirirken, hidroelektrik santralinde enerji üretimine başlandı.
Siirt’te bulunan Avrupa’nın en büyük barajı Çetin Barajı’nda su doluluk oranı sevindirirken, hidroelektrik santralinde enerji üretimine başlandı.
Siirt’te yağan yağmur ve kar ile Çetin Barajı’nda doluluk oranı 124 milyon metreküp seviyesine ulaşırken, geçen yıldan bu yana en yüksek su seviyesine ulaşılan barajda enerji üretimine başlandı.
Siirt’in Şirvan ve Pervari ilçeleri sınırları içerisinde bulunan ve Dicle Nehri’nin en büyük kolu olan Botan Çayı üzerinde yer alan Çetin Barajı’nın işletmeye alınması ile birlikte toplam kurulu gücü 420 megavatt saat olan barajdan yılda 1 milyar 174 kilovatt saat enerji üretilecek, milli ekonomiye yılda yaklaşık 500 milyon lira katkı sağlanacak.
19.04.2020 25 milyon ton elleçleme kapasiteli Filyos Liman Projesi’nde sona yaklaşılıyor
Zonguldak’ın Çaycuma ilçesine bağlı Filyos beldesinde yeni tip korona virüs salgınına rağmen devam eden 25 milyon ton elleçleme kapasiteli Filyos Liman Projesi’nde sona yaklaşılıyor.
Osmanlı Padişahı Sultan 2. Abdülhamid döneminde hayata geçirilmesi planlanan ancak günümüze kadar gerçekleştirilemeyen Filyos Projesi kapsamındaki 25 milyon ton elleçleme kapasiteli Filyos Liman Projesi’nde sona yaklaşılıyor.
Geçen Aralık ayında alt yapısının yüzde 90’ı tamamlanan Filyos Limanı, Karadeniz’in en nitelikli limanı olacak. Endüstri Bölgesi ilan edilen 23 bin dekarlık alanın önünde bulunan 25 milyon ton elleçleme kapasiteli liman, kuzey-güney aksını da birbirine bağlamış olacak.
Karabük, Zonguldak ve Bartın’ın ortasında bulunan bölgenin üç iline önemli katkılar sağlaması beklenen Filyos Limanı, Türkiye’nin üçüncü büyük limanı olacak.
Tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip korona virüs sebebiyle 30 büyükşehirle birlikte Zonguldak’a giriş çıkışların sınırlandırılması 15 gün daha uzatılarak bazı çalışmalar durdurulurken, liman inşaatı ise son hızıyla sürüyor.
Çalışmaların 2020 yılında bitmesi öngörülüyor.
19.04.2020 Kongo’da sel: 25 kişi öldü, 45 kişi yaralandı
Kongo’nun doğusunda bulunan Güney Kivu bölgesinde aşırı yağışlar nedeniyle meydana gelen selde 25 kişi hayatını kaybederken, 45 kişi yaralandı.
Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin doğusunda bulunan Güney Kivu bölgesinde dün aşırı yağışlar nedeni ile meydana gelen sel felaketinde 25 kişi hayatını kaybederken, 45 kişi yaralandı.
Güney Kivu Valisi Theo Kasi, yaptığı açıklamada yaşanan sel felaketi nedeni ile 3 bin 500 evin kullanılamaz hale geldiğini, Tanganyika Gölü ve Mulongwe Nehri’nin sularının yükselmesi nedeni ile bölgede yaşayan 77 bin 790 kişinin ise evlerini terk ettiğini açıkladı.
Vali, selde kaybolan kişilerin görevliler tarafından aramaya devam edildiğini bildirdi.
18.04.2020 TCDD gemi adamı kadrosu için işçi alımı yapacak
TCDD Gemi Adamı Kadrosu için İşçi Alımı Yapacak Kamu ilan adresinde yayınlanan alım ilanına göre TCDD gemi adamı alımı yapacağını açıkladı. Toplamda 4 gemi adamı alımı gerçekleştirilecek olup, ilan detayları haberimizde verilmiştir.
TCDD Gemi Adamı Kadrosu için İşçi Alımı Yapacak Kamu ilan adresinde yayınlanan alım ilanına göre TCDD gemi adamı alımı yapacağını açıkladı. Toplamda 4 gemi adamı alımı gerçekleştirilecek olup, ilan detayları haberimizde verilmiştir.
Başvuru yapacak adayların başvuru yapmadan önce, çalışacağı işyerini görmeleri
kendileri açısından faydalı olacaktır.
- Adaylar, İŞKUR’da ilan edilen işgücü taleplerimizden sadece birine müracaat
edebilecektir.
2- Adaylarda, erkek olma şartı aranmaktadır.
3- Adaylarda, İŞKUR’da ilan edilen işgücü talebinin son başvuru tarihi itibariyle 36 yaşından gün almamış olmak şartı aranmaktadır.
4- Adayların; İŞKUR’da ilan edilen işgücü talebimizde belirtilen son başvuru tarihi itibarıyla lisans düzeyinde istenilen bölümden mezun olması gerekmektedir.
5- Adayların; İŞKUR’da ilan edilen işgücü talebimizde belirtilen son başvuru tarihi itibarıyla Liman Cüzdanı (Gemiadamı cüzdanı), Gemiadamı (Kaptan (Uzakyol)) Yeterlilik Belgesi , STCW Belgeleri, GOC veya ROC Yeterlilik Belgesi ve Gemiadamları Sağlık Yoklama Belgelerine sahip olması gerekmektedir.
6- İşgücü talebimize başvurup, İŞKUR’ca ilan edilen nihai listede yer alacak adaylar, sözlü sınava katılmak için TCDD web sitesinde yayınlanacak tarihler arasında;
– Nüfus cüzdanı fotokopisi,
– T.C. kimlik numarasının yazılı olduğu adli sicil kaydı (Cumhuriyet Savcılığı veya edevlet şifresi ile www.turkiye.gov.tr. adresinden alınacak, adli sicil kaydı olanlar her sicil kaydı ile ilgili mahkeme kararını getirecektir.),
– Öğrenim belgesi,
– Askerlik durum belgesi, (Terhis, tecil veya muaf olduğunu belirtir belge),
– Liman Cüzdanı (Gemiadamı cüzdanı),
– Gemiadamı Yeterlilik Belgesi,
– STCW Belgeleri,
– Gemiadamları Sağlık Yoklama Belgeleri
– 1 adet resimli İş Talep Bilgi Formunu (TCDD web sitesinde yayınlanacaktır.) eksiksiz olarak doldurarak TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü İnsan Kaynakları Daire Başkanlığı Hacıbayram Mah. Hipodrom Cad. No:3 Gar/ANKARA adresine gelerek teslim edecektir. Belgelerini teslim etmeyen adaylar sözlü sınava alınmayacaktır.
7- İŞKUR’ ca ilan edilen nihai listede yer alacak adayların evrak teslim tarihi ve yeri ile sözlü sınav tarihi ve yeri TCDD Web sitesi duyurular bölümünde “www.tcdd.gov.tr” web sitemizde ilan edilecektir. Yapılacak sözlü sınavda adaylar sınav kurul üyelerince; özgüvenlerinin 10 puan, yazılı iletişimlerinin 10 puan, sözlü iletişimlerinin 10 puan, gözlem-stres-problem çözme konularındaki yetenekleri 20 puan olmak üzere beceri alanında 50 puan üzerinden, Mesleki terim 1 soru, mesleki yapı malzemeleri 2 soru ve teknik konulardan 2 soru olmak üzere mesleki alanda 50 puan, toplam 100 puan üzerinden değerlendirilecektir. “Kamu Kurum ve Kuruluşlarına İşçi Alınmasında Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik” gereğince, yapılan değerlendirme sonucunda sınav kurul üyelerinin vermiş olduğu puanların ortalamasının %30’u, KPSS puanının %70’i alınarak başarı puanı ve sıralama belirlenmektedir.
8- Başarı puanı en yüksek adaydan başlanmak suretiyle talep edilen işçi sayısı kadar asıl ve aynı sayıda yedek aday belirlenecektir.
9- Yapılacak sözlü sınavı sonucunda başarılı olup, işe başlatılacak adaylardan; Tam teşekküllü devlet hastaneleri veya resmi üniversite hastanelerinin herhangi birinden tarama testi yaptırılması istenecektir. (Tarama testi alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığını tespit etmek amacıyla yapılan testtir).
– Tam teşekküllü devlet hastanelerinden veya resmi üniversite hastanelerinden alacakları sağlık kurulu raporunda Görme Dereceleri (sağ-sol göz ayrı ayrı belirtilmiş), Renk Muayenesi (ishihara testi yapılmış), İşitme Muayenesi (Odyometrik incelemede 500, 1000, 2000 frekanslarının saf ses ortalaması 0-40 dB olmalıdır.) belirtilmiş olacak ve görme/işitme değerlendirme sonuçları sağlık kurulu raporuna eklenmiş olacaktır.
18.04.2020 Virüs atık sularda canlılığını sürdürebilir
Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul Şubesi tarafından hazırlanan, koronavirüs salgınının su ve atık sular açısından değerlendirildiği raporda, virüsün atık sularda canlılığını birkaç saatten birkaç güne kadar sürdürebildiğine dikkat çekildi. Kaynaktan temin edilen suların virüs kapma riskine karşı mutlaka dezenfekte edilmesi gerektiği belirtildi.
Raporda, virüsün atık sularda canlılığını birkaç saatten birkaç güne kadar sürdürebildiğine dikkat çekildi ve merkezi su arıtma sisteminin bulunmadığı yerleşim alanlarında, kaynaktan temin edilen suların mutlaka dezenfekte edilerek kullanılması gerektiği bilgisine yer verildi. Raporda, İstanbul’da kentsel atık suların yüzde 68’inin sadece ön arıtma işleminden sonra, Biyolojik Arıtma işlemine tabii tutulmadan, Boğaz’a ve Marmara denizine bırakıldığına dikkat çekilerek, aktif koronavirüsün özellikle midyeler ve diğer deniz canlılar tarafından taşınmasının mümkün olacağı kaydedildi.
ARIZALI TUVALETLER RİSK TAŞIYOR
Raporda virüsün arızalı tuvaletlerden yayılabileceği de şu sözlerle belirtildi: ”Sıhhi tesisattaki ve havalandırma sistemindeki hatalar nedeni ile 2003 yılında, Hong-Kong’da 50 katlı bir binada SARS corona virüsü başka dairelere taşınarak bina içinde yayılmasına ve bunun sonucunda 342 kişinin enfekte olmasına, 42 kişinin de ölümüne yol açmıştır. Bu duruma banyolarda suyu boşalmış sifonlar ve doğru projelendirilmemiş havalandırma sistemlerinin neden olduğu tespit edilmiştir. Kovid-19 virüsü için de, apartmanlarda arızalı tuvaletlerden yayılması olası riskler olarak değerlendirilmelidir.”
MİDYELERE VE DENİZ CANLILARI VİRÜS TAŞIYABİLİR
Raporda atık sularda, corona virüsünün sıcaklığa ve katı madde miktarına bağlı olarak, canlılığını birkaç saatten birkaç güne kadar sürdürebildiği de belirtildi. Biyolojik Arıtma Sistemi çıkış suyunda SARS corona virüsüne rastlanmadığı belirtildi. Ancak atık suda bulunan Askıda Katı Maddelerin (AKM) virüse koruma sağladığı için virüsün ham atık suda varlığını ön arıtmadan geçmiş atık suya göre daha fazla koruyabildiği vurgulandı.
ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER NE?
ÇMO, alınması gereken önlemleri ise şöyle sıraladı: Genel hususlar Su ve atık su yönetimlerinde çalışan emekçilerin, sağlıklı çalışma koşulları sağlanmalıdır. Suyun ücretsiz dağıtımı sağlanarak salgından korunma mücadelesinde halkın eşitliği sağlanmalıdır. Bu işlem borcundan dolayı suya erişimi engellenen bütün herkes için yapılmalıdır. Atık su arıtma tesislerinde ve su arıtma tesislerinde çalışan personelin Kovid-19 bulaşma riskini azaltmak için, personelin temasta olduğu yüzeyler uygun dezenfektanlar ile sürekli dezenfekte edilmelidir. İçme ve kullanma suyu kullanımı Su arıtma sistemleri merkezi arıtma sistemlerinden dezenfekte edildikten sonra şebekeye verilmektedir. Merkezi su arıtma sistemleri ve şebekelerin de suların dezenfeksiyonu ile ilgili kontroller daha fazla yapılmalı, konut girişlerinden alınan su numunelerinde kontroller sürekli yapılarak şebekede meydana gelebilecek mikrobiyolojik kirlenme izlenmeli, bu doğrultuda gerekli tedbirler alınmalıdır. Merkezi su arıtma sisteminin bulunmadığı yerleşim alanlarında, kaynaktan temin edilen sular mutlaka dezenfekte edilerek kullanılmalıdır. Atık su kanalizasyon ve atık su arıtma sistemleri Ön arıtma işleminden sonra, doğrudan deşarj edilen kentsel atıksular; deşarj noktasından önce içinde 0,2 mg/L serbest klor kalacak şekilde dezenfeksiyon işlemine tabi tutulmalıdır. Hastaneden kaynaklanan atık sular kanalizasyon şebekesine verilmeden önce, 10 dakika 10 mg/l klor ile veya 30 dakika 40 mg/l Klordioksit ile temas ettirilerek dezenfeksiyonu sağlanmalıdır. Atık suların dezenfeksiyonunda Ultraviole (UV) ile dezenfeksiyon yöntemi kullanılabilir. Atık sular, yaygın olarak sıvı ve gaz kimyasallar ile dezenfeksiyon işlemi yapılabilir. Peyzaj ve tarım amaçlı bitkilerin sulanmasında; atıksu arıtma tesis çıkış suyu veya doğrudan atıksuların kullanılması ile virüslerin kolaylıkla ortama yayılabileceği dikkate alınarak bu uygulama kesinlikle yapılmamalıdır.
Su ve Atıksu yönetimleri bu uygulama ile ilgili denetimleri titizlikle yapmalıdır. Konutlarda su kullanımı ve atık suların uzaklaştırılması konutlarda ve diğer ortak yaşam alanlarında, banyo ve tuvaletler gibi ortak havalandırma boşluğu kullanılan yerlerde havalandırmanın sadece dışarı yönlü gerçekleştiği kontrol edilmelidir. Dışarıya doğru akım oluşmuyorsa değiştirilmeli veya gerekli olmadıkça kapalı tutulmalıdır. Konutlarda ve diğer ortak yaşam alanlarında, banyo ve tuvaletler; piyasadan çamaşır suyu olarak temin edilen kimyasallar ile düzenli olarak dezenfekte edilmeli, sifon çekilmeden önce klozet kapağı kapalı tutulmalıdır. Konutlarda ve diğer ortak yaşam alanlarında, sıhhi tesisatın doğru ekipmanlar ile donatılmış olmasına ve sorunsuz çalıştığına dikkat edilmelidir. Banyo, tuvalet, mutfak ve yıkama yapılan alanlardan gelen kötü kokuların kaynağı araştırılmalı koku kaynağının sorunları giderilmelidir. Atık su borularında kaçak, çatlak, vb. tespit edilerek onarılmalı, kanalizasyon sistemi dışına yayılması engellenmelidir. Meskun mahallelerde açıktan akan kanalizasyon akıntıları varsa temas edilmeyip ilgili yerel yönetimlere bilgi verilmelidir.
17.04.2020 İskenderun Körfezi’ne gelen gemi sayısı yüzde 10 arttı
Korona virüs pandemisinden sonra İskenderun Körfezi’ne gelen gemi sayısında yüzde 10 artış yaşandığı bildirildi.
İMEAK Deniz Ticaret Odası İskenderun Şube Başkanı Kemal Kutlu, korona virüsten olumsuz etkilenen lojistik sektörünün deniz taşımacılığına yöneldiğini söyledi.
Deniz Ticaret Odası İskenderun Şube Başkanı Kemal Kutlu, geçtiğimiz yıllara göre bu yılın ilk 3 aylık diliminde İskenderun Körfezi’ne gelen gemi sayısında yüzde 10 artış gözlediklerini belirtti. Kemal Kutlu, yapığı açıklamada İskenderun Körfezi’nin yıllık 122 milyon ton ile Türkiye’nin yüzde 25’lik yükünü elleçlediğini kaydetti. Kutlu, korona virüs salgını nedeniyle dünya ticaretinde lojistik faaliyetlerinin deniz yolu taşımacılığına kaydığının altını çizerek şöyle konuştu.
“Körfezimizde yılda yaklaşık olarak 5 binin üzerinde gemi elleçlenmektedir. Son üç ayı baz aldığımızda geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10’luk bir artış gözlemliyoruz. İskenderun Körfezi’nde 26 tane kıyı tesisimiz bulunmaktadır. Bu artışı ticaretin hareketlenmesine ve korona virüs tedbirleri kapsamında lojistiğin en güvenli yolu olarak deniz yolunun olması nedeniyle olduğunu düşünmekteyiz. Dünya ticaretinde deniz yolu taşımacılığının yüzde 70’lerden yüzde 90’lara doğru deniz yolu tercihi ile yapılmaya gittiğini görmekteyiz. Korona virüs tedbirleri kapsamında deniz yolu taşımacılığının bu oranları tutturacağını tahmin etmekteyiz. Çünkü şu an görünün en güvenli taşımacılık metodu deniz yolu taşımacılığıdır. İskenderun Limanı’nda konteyner elleçlemesinde yüzde 30’un üzerinde hacim artışının olduğunu gözlemlemekteyiz, buda ticaretimizde canlanmanın olduğunu göstermektedir” şeklinde konuştu.
İskenderun Limanı Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Ünlü ise korona virüs nedeniyle nisan ve mayıs aylarında düşüş yaşanacağını ancak yılın ikinci yarısında olumlu sonuçların gelmesini beklediklerine vurgu yaparak şöyle konuştu:
“Tüm dünyanın mücadele ettiği korona virüs salgınının hem dünya ticaretine hem ülkemiz ticaretine birtakım etkileri olacaktır. Biz 2020 yılının ilk çeyreği ile 2019 yılının aynı dönemini kıyasladığımızda olumlu büyümenin olduğunu görüyoruz. İskenderun Körfezi’nde yüzde 10 düzeyinde gemi trafiğinde artış gözlenirken İskenderun Limanı’nda ise yüzde 34 konteyner trafiğinde artış gerçekleşti. Korona virüs nedeniyle nisan ve mayıs aylarındaki kısmi düşüşler ile birlikte yılın ikinci yarısında olumlu sonuçlarının olacağını ön görmekteyiz. Korona virüs yayılımını en aza indirmek için insan odaklı taşımacılık yerine deniz yolu ile konteyner taşımacılığı ön plana çıkmaktadır ve önümüzdeki dönemde daha da artacağına inanıyoruz. İskenderun Limanı’nda sunduğumuz yıllık 1 milyon TEU elleçleme kapasitesi ile buna hazırız. Sağlık Bakanlığımızın ve bilim kurulumuzun öngördüğü tüm sağlık tedbirlerini limanımızda almış bulunmaktayız. Şu ana kadar limanımızda korona virüs vakasına rastlanmadı, ticaretin kesintisiz yürütülmesi için elimizden geleni yapıyoruz.”
16.04.2020 Tarihin en kötü balık sezonunu yaşandı
Bir yarımada ülkesi olan Türkiye, tarihinin en kötü balık sezonunu geçirdi.
1 Eylül 2019 da başlayarak 15 Nisan’da sona eren 227 günlük balık av sezonu boyunca tür ve miktarlardaki azalışa koronavirüs engeli eklendi. Balık ağları boş kalırken bu sezonun en çok avlanan balığı yine hamsi oldu. SÜRKOP İstanbul Başkanı Erdoğan Kartal, “2019-2020 sezonu bugüne kadar yaşanmamış derecede yokluk içinde geçti” dedi. 31 bin balıkçı adına Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir mektup yazan SÜRKOP Başkanı Ramazan Özkaya’da 6 maddelik koronDengenin korunması için yasak şart.
Doğal dengenin korunması, balıkların rahat göç edebilmesi, yumurtlaması ve en az bir kez yavru vermesi için uygulanan av yasağı başladı. Yaklaşık 20 bin balıkçı teknesi ağlarını toplayarak karaya çıkarken 1 Eylül’e kadar 138 gün boyunca eksiklerini gidermeye çalışacak. 227 günlük balık av sezonu boyunca aradıklarını bulamayan balıkçılar adına konuşan Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği Başkanı(SÜRKOP) Ramazan Özkaya, Covid19 salgını nedeniyle mevcut sorunlara yenilerinin eklendiğini söyledi. Özkaya, “Balıkçılar için 15 Nisan’da sona ermesi gereken denizlerdeki av sezonu, bu sene dünyanın başına bela olan Covid19 yüzünden maalesef erken bitti. Balıkçılar teknelerini günler öncesinden bağlamak zorunda kaldı. Lokanta ve restoranlar kapalı olduğu için balıkçılar zarar etti. Ayrıca teknelerde bulaşmayı önlemek için gerekli olan sosyal mesafe uygulanamayacağı için tekneler erkenden döndü” dedi.
31 bin 241 ortağıyla 572 su ürünleri kooperatifini bünyesinde barındıran SÜRKOP İstanbul Birlik Başkanı Erdoğan Kartal ise, endüstriyel balıkçılığın bu yıl hiç istemedikleri bir sezon geçirdiğini belirtti. Kartal, “Endüstriyel balıkların çeşitlerindeki ve miktarlarındaki azalma zaten bizi çok olumsuz etkiledi. Palamut beklediğimi oranda ağlara dolmadı. En çok avlanan balık yine hamsi oldu ama hamsinin fiyatı da 20-25 TL’ye kadar çıktı. 2019-2020 balık av sezonu bugüne kadar yaşanmamış yokluk içinde geçti. Kıyı balıkçıları evine ekmek götüremedi sadece hamsi avcıları balık tutabildi. Böyle bir sezon yaşanmamıştı bugüne kadar. Doğanın tükenişi yetmiyormuş gibi koronavirüs ülkemizi olduğu gibi balıkçıları çok etkiledi. Hatta kıyı balıkçılığı yapan kooperatif üyelerimizi mahvetti. Kıyı balıkçıları günlük kazancıyla yaşayan insanlardı, balık olmayınca balıkçılarımızın hiçbiri ne borç ödeyebildi ne de evlerine ekmek götürebildi. Önümüzdeki yıl virüsün etkilerinin azalacağını ummaktan başka çaremiz kalmadı” dedi.
16.04.2020 Türk Armatörler Birliği, gemilerde personel değişimini 20 Mayıs’a erteledi
Covid 19 salgını küresel anlamda her yerde hızla yayılmaya devam ediyor. Türk Armatörler Birliği de, olası koronavirüs salgın riskini engellemek ve personellerin sağlığını korumak amacıyla gemilerde personel değişimini 20 Mayıs’a erteleme kararı aldı.
Covid 19 salgını küresel anlamda her yerde hızla yayılmaya devam ediyor. Türk Armatörler Birliği de, olası koronavirüs salgın riskini engellemek ve personellerin sağlığını korumak amacıyla gemilerde personel değişimini 20 Mayıs’a erteleme kararı aldı.
Türk Armatörler Birliği’nin yaptığı açıklamada şu görüşlere ver verildi:
”Sayın Sektör Yetkilileri, covid 19 salgını küresel anlamda her yerde hızla yayılmaya devam ediyor. Biz Türk Armatörler Birliği olarak, Önce sağlık prensibi ile covid tedbirlerimizi Aralık ayının başından beri artırarak almaya devam ediyoruz. İnsanlar evlerinde kendini izole ederken, bizler deniz taşımacılığı sektörü olarak ülkemizin ihtiyacını karşılamak için kesintisiz çaba göstermemiz gerektiği bilinciyle hareket ediyoruz. Şu anda salgın anlamında riski en düşük, en izole ve en tedbirli yerin gemilerimiz olduğunu biliyoruz. Bu anlamda da hem gemi personelimizin sağlığını önemsiyor, hem de insanlarımızın ihtiyaçlarını kesintiz idame ettirmek istiyoruz. O nedenle gemilerimizde olası salgın riskini engellemek, gemideki personelimizin sağlığını korumak ve deniz taşımacılığımızın kesintisiz idamesini sağlamak maksadıyla, Türk Armatörler Birliği olarak gemilerimizdeki personel değişiminin 20 Mayıs 2020 tarihine kadar ertelenmesi için prensip kararı alınmıştır. Söz konusu değişimlerin belirtilen tarih dikkate alınarak yapılmasını sektörümüze önemle tavsiye ediyoruz. Ayrıca böylesine kritik bir süreçte ülkemizin ihtiyaçları doğrultusunda sosyal sorumluluğumuzu yerine getirmek adına “Biz Bize Yeteriz Türkiyem” kampanyasına Türk Armatörler Birliği olarak katılım sağlamış olduğumuzu da bu vesileyle değerli sektörümüzün bilgisine sunuyoruz.”
15.04.2020 Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı : ‘Karasuları 3 mile insin’
Yunanistan’ın 1936’da ‘tek taraflı olarak’ karasuları genişliğini 3 milden 6 mile çıkardığını belirten Tümamiral Yaycı, “Lozan Antlaşması’nda olduğu gibi kara suları 3 mile çekilmelidir” dedi.
Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı, ‘Yunanistan Talepleri : Ege Sorunları : Soru ve Cevaplarla’ adlı kitabında, Ege Denizi’nde yaşanan sorunların giderilmesi için önerilerde bulundu. Yaycı, Yunanistan’ın 1936’da ‘tek taraflı olarak’ karasularını genişlettiğini belirterek, Türkiye’nin o zamanki konjonktür gereği buna itiraz etmediğini hatırlattı. Yaycı, “Yunanistan, tek taraflı bir tasarrufla Ege’nin açık deniz alanının yaklaşık yüzde 25’lik bir bölümünü egemenlik alanına dahil etmiştir” dedi. Tümamiral Yaycı, Lozan Barış Antlaşması’nın 16.maddesi uyarınca Türkiye’nin sahillerinden itibaren 3 milin dışında kalan ada ve kayalıklar üzerindeki egemenlik haklarından vazgeçmeyeceğine dikkat çekti.
İKİ ÜLKE İÇİN TEKLİF
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2018’de Atina ziyareti esnasında Yunan Cumhurbaşkanı’nca sarf edilen ‘Antlaşmanın, ikili ilişkileri ve sınırları belirlediği, bunun tartışılacak bir antlaşma olduğuna inanmadıkları’ ifadesine atıfta bulunan Yaycı, şunları yazdı: “Ege Denizi’nde karasuları genişliklerinde bir değişikliğe gidilecekse, Lozan Antlaşması kapsamında “WW”ye dönülerek her iki ülke için de Ege’de 3 millik karasuları genişliğinin uygulanmasının teklif edilmesi uygun olacaktır.”
YUNANİSTAN DENGEYİ BOZDU
Yaycı, özetle şunları yazdı: “Bu iki devlet arasındaki Ege sorunlarının temelinde de, Lozan dengesinin bu bölgeye ilişkin unsurlarının Yunanistan tarafından ihlali yatmaktadır. Zira, Yunanistan bu dengeyi 1936’da Ege’de karasularını 6 mile çıkararak, 1964 yılından itibaren de adaları silahlandırmaya başlayarak bozmuştur.”
LOZAN TARTIŞMALI HALE GELİR
“Gelinen nokta Lozan’a geri dönülmese dahi mevcut asgari statükonun devamının gerekliliğini teyit etmektedir. Aksi takdirde Ege ile başlayan bu bozulma, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun temelini oluşturan Lozan’ın tümü ile sorgulanması ve tartışma konusu yapılmasına da zemin hazırlayabilecektir.”