23.02.2022 Kaptan Mustafa Can: Navlun meselesi, stratejik varlık sebebimiz haline geldi
Çin’deki navlunların artmasının Türkiye’yi milli üretime yönelttiğini belirten Kaptan Mustafa Can, devletin denizcilik sektörüne global hakları vermesinin yeterli olacağını söyledi.
A Para TV’de Merve Tepe’nin canlı yayın konuğu olan İMEAK Deniz Ticaret Odası (DTO) Yönetim Kurulu Üyesi ve Transbosphor Denizcilik Yönetim Kurulu Başkanı Kaptan Mustafa Can, 2008’den sonra krizlerle anılan denizciliğin krizin 2021’de pandemi sonuna doğru yükselişe geçtiğini ve çok ciddi rakamlara ulaştığını söyledi.
Bunun Türkiye’nin ihracatına büyük pozitif etki yaptığını belirten Can, “Çin’den Avrupa’ya içinde ederi 10 bin doları bulmayan oyuncak yüklü konteyner 20 bin dolara gelmeye başladı. Dolayısıyla Türkiye’de özellikle pahada ağır, yükte hafif ürünlerin üretimi mecburi hale geldi ve Avrupa’nın üretim üssü olma yolunda büyük bir adım attık. Bunu Türkiye’nin çok iyi değerlendireceğini düşünüyorum. 2000 yıllarında deniz ticaretinde yurt dışına verdiğimiz navlun miktarı ihracatımızın azlığından dolayı az idi. Denizcilikte ihracatımız kadar büyüyemediğimiz için Türkiye’ye gelen ya da giden yüklerin navlunlarının ancak yüzde 10’u Türk sahipli gemilere geliyor. 2000’li yıllarda bu yüzde 30’du. İhracatımız son 20 senede çok hızlı artış gösterdi fakat denizciliğimiz, gemilerimiz, armatörlerimiz ne yazık ki bu büyümeyi ki yakalayamadı” dedi.
Bunun esas nedenlerinin teşvikle beraber Türkiye’nin denizci ülke olmamasından dolayı oluşan meydana gelen sorunlar olduğunu belirten Can, “Bundan dolayı biz denizciliğin çok stratejik önemi olduğunu ve devletimizin bunu bildiğini büyük yatırımların önünü açacağını, imanlarımızın yenileşmesini sağlayacağını düşünüyor, inanıyor ve biliyoruz” diye konuştu.
“İHRACAT TIR’LARLA ÖLÇÜLEMEZ SEVİYEDE”
Türkiye’nin ihracatının artık TIR’larla taşınacak boyutların çok üstüne çıktığını hatırlatan Can şunları söyledi:
“Bizim bir an önce bunu milli mesele yapıp konteyner taşımacılığında çok daha hızlı ve önemli adımlar atmamız lazım. Çünkü bu bir stratejik varlık sebebimiz. Biz üretip satabilirsek ve döviz getirebilirsek bu memlekete refah düzeyini yukarıda tutabiliriz. Bunu da şu anda TIR’larla görüyorsunuz. TIR’larla devam etmeye çalışırsak yarın bir gün Bulgaristan ‘havamı kirletiyorsun’ diyecek. İhracatın ısrarla deniz yoluyla yapılması gerekiyor. Navlun krizi aslında biz Türkler için, Türkiye için bir fırsat oldu. Biz hem denizcilik olarak büyümeye başladık hem de Avrupa’nın yakın üretim üssü olma yolunda büyük bir adım attık. Farkındayız ve biliyoruz ki, pandemi dönemi dahil, ihracatımızın artmasında, en büyük sebeplerden biri uluslararası yaşanan navlun krizidir.
BAKANIMIZIN DESTEKLEYECEĞİNİ BİLİYORUZ
Denizcilik stratejik bir alandır ve son olarak İMEAK Deniz Ticaret Odamız ile görüşen Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin de denizciliği destekleyeceğini biliyoruz. Denizcilik denince o kadar büyük bir alan ki TIR’lar bile bunu içine giriyor. Fabrikadan aldın. Tren veya TIR’la limana getirdin. Gemilerle götürüyorsun. Yani bu komplike bir taşımacılık. Devletimiz bu konunun olmazsa olmaz olduğunun nihayet farkına vardı. Yeni Türkiye ekonomi modelinde denizciliğin nihayet gerekli önemi göreceğini ve destekleneceğini biliyoruz ve bekliyoruz.
YUNANDAN FAZLASINI İSTEMİYORUZ
Umutlarımız bitmiyor. Biz bize öyle büyük destekler verilsin istemiyoruz. Sadece köstek olunmasın istiyoruz. Hollanda ne yapıyor armatörüne Türkiye de onu yapsın istiyoruz. Danimarka ne yapıyor biz de o yapılsın istiyoruz. Yunanistan 1967 yılında ne yaptıysa biz de onu istiyoruz. Denizcilik global bir iştir. Ben yarın çantamı alır gider Singapur’a otururum. Büyük teşvikler de var. Türk armatörü Türkiye harici bir yerde yaşayamayacağı için burada. Maliyemiz Yunanistan, Danimarka ve Hollanda’yı incelesin. Biz Türk armatörler olarak hangisini seçerse seçsin bu o hakları istiyoruz.
GLOBAL İŞE GLOBAL HAKLAR
Global bir iş yapıyoruz, global haklarımız olduğunu düşünüyoruz. Ben yükü Yunanistan’dan alacığım Panama’ya taşıyacağım. Buradan elde ettiğim kar Türkiye’ye gelecek. Parası bile kalsa burada ciddi rakamlara ulaşırız. Türkiye’nin toplam cirosunun 1 trilyon dolar olduğunu düşünürsek denizciliğin burada 20 milyar olarak pay aldığı söyleniyor. Bu rakam o kadar kolay 100 milyar dolarlara çıkabilir ki. Yeter ki önümüzü açsınlar. Destek istemiyoruz. Bize yasalarla haklarımızı versinler yeterli. Bizim acilen liman yatırımlarına başlamamız gerekiyor. Gemi alacak olan özellikle konteyner armatörlerimize – örneğin iki büyük operatörümüz Kalkavan Denizcilik ve Arkas Holding’e – yatırım teşviklerinin sonuna kadar açılmasını bekliyorum devletimden.
RUSYA UKRAYNA KRİZİ DENİZCİLİĞİ ETKİLEMEZ
Şirket olarak hem boğazlarda gemi acenteliği yapıyoruz hem de kendi gemilerimizle Rusya’dan Akdeniz çanağına yük taşıyoruz. Bir tedirginlik yaşıyoruz ama biliyorsunuz Amerika ince bir geri adım attı. Rusların talebine yaklaştı. Bunun Rusya’nın Ukrayna üzerinde bir tampon bölge yaratma isteğini, dış ilişkiler uzmanı olmamakla birlikte, Rusya ile sürekli iş ilişkisinde olduğum için çok da yadırgamıyorum. Bizim denizcilikle ilgili yük çıkışına kapatmayacaklarını biliyorum. Bir hafta evvel Azak Denizi’nde bize seyir yapacak kadar alan bırakıp diğer her tarafta yasak bölge ilan edildi. Yani Ukrayna’ya giriş çıkışlar yasaktı ama benim asıl girip çıktığım yerler Rus nehir limanları. Orası Rusya’nın boğazı. Yani Amerikan askerlerinin Ukrayna’ya girmesi demek Rusya’nın boğazına bıçak dayamak demektir. Müsaade edemeyeceğini ben biliyorum. Etmiyor da zaten. Bizim gemilerimiz de kazasız belasız şu anda o sularda gidiyor geliyor. En azından deniz taşımacılığında bir sıkıntı olmadı, olmayacak. Çünkü milyarlarca dolar bir dış ticaret var orada.
KÖMÜR TALEBİ ÇOK
Özellikle sert geçen kıştan dolayı kömür talebimiz çok. Yalnız bizim değil Avrupa’nın da kömür talebi çok. Şu anda en az on gemi Bulgaristan’a gidiyordur. Oradaki kömür santralleri elektrik üretip Avrupa’ya veriyor. Yine Ukrayna’ya kömürünün yüzde ellisi, elektriğinin yüzde otuzu, gazının yüzde yüzü Rusya’dan geliyor. Yani ‘ordum geliyor’ demesine bile gerek yok. Kestim bunları dese iş bitecek. Almanya da çok farklı değil. Yani bunların çok da ciddiye alınması gerektiğini düşünmüyorum. Almanya gazının yüzde 90’ını Rusya’dan alıyor ve ‘ben ambargo koyarım ama enerjiyi bunun dışında tutarım’ diyor. Ya Rusya, ‘ben senin enerjine ambargo koyuyorum’ derse. Yani bu ilişkiler sıkıntılı ilişkiler fakat deniz ticaretini etkileyeceğini düşünmüyorum.
DÖVİZİ KORURSAK İHRACAT RAKAMLARI ARTAR
Dolarda büyük değişiklik inşallah olmayacak. Dolarda artma veya düşme, her ikisi de ihracatçının hiç sevmediği hareketler. Enflasyon oranında doların artması gerekiyor ki ihracatçının zararı ya da karı olmasın. Yani daha fazla artarsa ihracatta kar oluyor ama hiçbir zaman yabancı firmalar hepsini bu ihracatçılara vermiyor. Onları da hesap makineleri var. Alıyorlar topluyorlar. Sen bu kadar kar ediyorsun, hepsini yiyemezsin, bölüşeceğiz diyorlar. Eğer dövizi korur isek ben ihracatımızın o rakamı da geçeceğine eminim.” (Deniz Haber)
20.02.2022 Tatlı su kıtlığı tehdidi, insanlığı beklenenden daha erken etkileyecek
Fransız Jeoloji Bilimleri Enstitüsü ve Dartmouth Koleji tarafından yapılan araştırma, eriyen buzulların tahmin edilenden çok daha az buz içerdiğini ve tatlı su kıtlığı tehdidinin insanlığı beklenenden daha erken etkileyeceğini ortaya koydu.
Bloomberg’in aktardığına göre, yeni uydu görüntüleme teknikleriyle ilk kez 250 binden fazla dağ buzulunun kalınlığını ve hareketini ölçen bilim insanları, analiz için yaklaşık 812 bin yüksek çözünürlüklü fotoğraf kullanarak 2017’den 2018’e kadar buzullarla kaplı dünya topraklarının yüzde 98’ini taradı.
Elde edilen veriler, buzullarda bulunan buz hacminin daha doğru bir şekilde belirlenmesine yardımcı oldu. Araştırmacılar, yüz milyonlarca insanın içme suyu, tarım ve enerji üretimi için bağımlı olduğu buz ve tatlı su kaynaklarının miktarında çarpıcı değişiklikler tespit etti.
Himalayalar’daki buzulların daha önce düşünülenden yüzde 37 daha fazla buz içerdiği ortaya çıktı. Himalayalar’daki İndus ve Chenab Nehri havzasında yaşayan sekiz milyon kişi için bu iyi bir haber. Kurak mevsimlerde nehir suyunun yarısından fazlasını buzulların erimiş suları oluşturuyor. Himalayalar’daki buzul rezervlerinin de Brahmaputra Nehri’nin alt havzalarından yüzde 30-87 daha fazla olduğu saptandı.
Araştırma ekibinden Mathieu Morlighem, Himalayalar’ın istisna olduğunu ve diğer tüm bölgelerdeki buz tabakalarının daha ince olduğunu belirterek, örneğin, Güney Amerika And Dağları’ndaki buzulların, bilim insanlarının düşündüğünden yüzde 27 daha az buz içerdiğini kaydetti.
Bilim insanlarının, dağ buzullarının deniz seviyesinin yükselmesine katkısına ilişkin tahminleri de değişti; Grönland ve Antarktika’daki büyük buz tabakaları haricindeki tüm buzulların erimesi durumunda, okyanusların seviyeleri 33 değil, yaklaşık 25 santimetre yükselecek.
Araştırma ekibi lideri Romain Millan, bunun buzulların giderek daha hızlı eridiği gerçeğini değiştirmediğine dikkat çekerek, yeni tahminlerin büyük ölçüde buz hacimlerinin hesaplanma biçimindeki değişikliklerden kaynaklandığını belirtti.
Toplam buz hacmindeki azalmanın kaçınılmaz olarak gezegeni tahmin edilenden daha erken etkileyeceğini düşünen araştırmacılar, buzulların erimesinin iklim değişikliğinin sonuçlarından biri olduğunu hatırlatarak, tahminlerinin hükümetlerin su temini altyapıları inşa etme kararlarını etkileyeceğini umuyor.
Daha önce bilim insanları Everest’teki buzun hızlı bir şekilde inceldiğini ve dağdaki buzulun yılda iki metre buz kaybettiğini tespit etmişti. (Deniz Haber)
19.02.2022 3D yazıcıyla üretilen yapay resifler Mersin’de denize bırakıldı
Türkiye’de ilk kez 3D yazıcıyla üretilen yapay resifler, Mersin’de denize bırakıldı. Mersin Büyükşehir Belediyesi, balık popülasyonunu artırmak, ekosistemin bozulmasının önüne geçmek amacıyla ilk etapta 12 adet yapay resifi kent açıklarında denize yerleştirdi.
Mersin Büyükşehir Belediyesi, bir ilke imza atarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi İSTON A.Ş. tarafından üç boyutlu yazıcıyla üretilen yapay resifleri denize yerleştirdi. Mersin merkezde Mezitli ilçesi ile marina arasına kıyıdan yaklaşık 3 kilometre mesafedeki bölgeye 7-8 metre ve 10-11 metre derinliğe indirilen yapay resifler, Büyükşehir Belediyesi dalgıçları tarafından deniz dibine yerleştirildi. Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’in, tekneden telsizle verdiği komutla 10’ar metre arayla denize indirilen yapay resiflerin en büyük özelliği ise çevre dostu olmaları. Balıkların yanında birçok deniz canlısına yuva olacak resifler, popülasyonun artmasına sağlayacağı katkının yanında, ağlara vereceği zararlar nedeniyle kaçak avcılığın da önüne geçecek.
Başkan Seçer, yapay resiflerin denize indirilmesi esnasında İHA muhabirine yaptığı açıklamada, projenin detaylarını anlattı. Yapay resiflerin İstanbul Büyükşehir Belediyesinin İSTON şirketi tarafından üretildiğini belirten Seçer, projeyi Orta Doğu Teknik Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsü, Mersin İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ve Sahil Güvenlik Komutanlığı işbirliğiyle hayata geçirdiklerini söyledi. Seçer, “Türkiye’de ilk kez 3D yazıcıyla yapılan yapay resifleri Mersin’de denize indiriyoruz. Bu bölge, Mersin’in merkezinde amatör balıkçıların balık tuttuğu alanlar. Geçen günlerde deniz kirliliği büyük sorun haline geldi, bunu biliyoruz. Özellikle Marmara Denizindeki müsilaj konusu bir kez daha deniz kirliliği boyutunu ortaya çıkardı. Tabii Mersin’de de bunu gözlemliyoruz. Deniz ekosistemi önemli tahribat görüyor. Ayrıca, kaçak avcılığın ya da yanlış yöntemlerle yapılan balık avlarının ve tabii ki çevre kirliliğinin denize yansıması sonucu deniz ekosistemi bozuldu. Artık canlı bulamıyorsunuz denizde. Deniz kirliliği de hat safhaya ulaşmış. Biz de bu yaptığımız çalışmayla bugün amatör balıkçıların yoğun olta balıkçılığı yaptığı bu bölgeye 12 yapay resif indireceğiz. İki adedini de ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsüne indireceğiz” dedi.
“BİR YIL SONRA EKOSİSTEME KATKILARININ İLK NETİCELERİNİ ALACAĞIZ”
Çalışmadan çok iyi bir sonuç alacakları umudunu taşıdığını vurgulayan Seçer, 3 ay sonra ekosistemde bazı farklar görülmeye başlanacağını dile getirerek, “Çünkü resifler üzerinde artık yosunlar yaşamaya başlayacak, küçük balıklar onları yemek için oraya gelecekler ve daha sonra büyük balıklar derken bir yıl sonra da bu yapay resiflerin ekosisteme yaptığı katkıların ilk neticelerini alacağız. Ben olumlu olacağı düşüncesindeyim, çünkü gerçekten çok titiz, çok bilimsel, çok teknik çalışmalar yapıldı. Bu, bakanlıkla paylaşıldı, gerekli izinler alındı. Orta Doğu Teknik Üniversitesinin, Tarım İl Müdürlüğünün yaptığı teknik analizler, çalışmalar ve Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin Tarım Dairesinin de katkılarıyla ortaya çok güzel bir çalışma çıktığını düşünüyorum” diye konuştu.
“BALIK POPÜLASYONUNUN ARTMASINA ÖNEMLİ KATKI SAĞLAYACAK”
Yapay resiflerin 3D yazıcılarla yapıldığını kaydeden Seçer, “Bunun için Türkiye’de bir ilk. Genelde eski otomobiller, uçaklar, gemiler batırılmak suretiyle yapılıyordu. Ancak o da çevre kirliliği açısından zararlı bir uygulamaydı. Bu resifler daha doğal, çevreye uyumlu, çevreye zarar vermeyen malzemelerden oluştu. Vira bismillah dedik, ilk resif denizin dibini boyladı. Dalgıçlarımız suyun altında 7 metre civarındaki derinlikte resifleri yerleştiriyorlar. Bu resiflerin sağlayacağı en önemli faydaların başında deniz canlı popülasyonuna katkı olacak, çünkü balıklar burada üreyecek ortam bulacaklar, bu da popülasyonun artmasına, balık zenginliğinin sayısının artmasına sebep olacak. Mersinimize hayırlı uğurlu olsun. Bu yapay resiflerin önemli katkılarından biri de yasadışı avı önleme konusunda sunacağı olacak. Biliyorsunuz denize zarar veren avlanma yöntemlerinin başında trolle avlanma geliyor. Bu resifler burada olduğu sürece trolle avlananlar, ağlarında ciddi tahribatlar görecekler. Bu açıdan da önleyici bir tedbir olarak resiflerimiz önemli bir işlevi yerine getirecek, çünkü ağlara zarar verecek” ifadelerini kullandı.
“500 YAPAY RESİFİ KIYI BOYUNCA YERLEŞTİRECEĞİZ”
Yapay resiflerin deniz ekosisteminde hem florada hem faunada meydana getireceği değişikliklerin takip edileceğini söyleyen Seçer, bunun yanında oşinografik gözlemler de yapılacağını bildirdi. Bütün bu analizlerden sonra Mersin kıyı şeridi boyuncu amatör balıkçıların balık tuttukları bölgelere kaç tane resif gerekeceğinin ortaya çıkacağını ifade eden Başkan Seçer, “Tahminen 300-400-500’e de çıkabilir, bu yapay resifleri kıyı boyunca yerleştireceğiz. Ortaya çıkacak sonuçlar değerlendirilecek ve bu proje devam edecek” dedi. (Deniz Haber)
19.02.2022 Ocak ayında yeni gemi siparişlerinin yüzde 48’i Çin’e verildi
Küresel piyasalardaki yeni gemi siparişlerinin yüzde 48’inin bu yılın Ocak ayında Çin’e, yüzde 45’i ise Güney Kore’ye verildiği bildirildi.
Clarksons tarafından yayımlanan verilere göre, küresel piyasalardaki yeni gemi siparişlerinin yüzde 48’i bu yılın Ocak ayında Çin’e, yüzde 45’i ise Güney Kore’ye verildi.
Söz konusu ayda, küresel piyasalardaki yeni gemi siparişleri Aralık ayına kıyasla yüzde 72 artışla 3,07 milyon kompanse gros ton (CGT) seviyesinde yer aldı.
Geçtiğimiz yılın Ekim ve Kasım aylarında yeni gemi siparişleri sırasıyla 2,03 milyon CGT ve 1,78 milyon CGT seviyelerinde kaydedilmişti.
Güney Kore’ye verilen yeni gemi sipariş hacmi aylık yüzde 160 ve yıllık yüzde 51 artış gösterirken Japonya’ya verilen siparişler aylık yüzde 18 düştü. (Deniz Haber)
18.02.2022 Beyrut Limanı, CMA CGM’ye emanet edildi
CMA CGM, önümüzdeki 10 yıl boyunca Beyrut Limanı’ndaki konteyner terminalini yönetecek, işletecek ve bakımını yapacak.
Lübnan, Fransız CMA CGM şirketi ile önümüzdeki 10 yıl boyunca Beyrut Limanı’ndaki konteyner terminalini yönetme, işletme ve bakımını yapma sözleşme imzaladı.
CMA CGM, terminaldeki altyapıyı yükseltmek ve operasyonları dijitalleştirmek için ilk 2 yılda 19 milyon dolar dahil 33 milyon dolar yatırım yapacağını ve şu anda 650.000 olan kapasiteyi 1.4 milyon 20ft eşdeğer ünite(TEU)’ya çıkaracak.
Anlaşma, CMA CMG’nin Doğu Akdeniz’deki varlığını genişletiyor. Fransız-Lübnanlı Saade ailesi tarafından kontrol edilen nakliye grubu, 2021 yılında kuzey Lübnan’daki Trablus Limanı’ndaki konteyner terminalini tamamen satın aldı ve Suriye’deki Lazkiye Limanı’nda da mevcudiyeti bulunuyor.
CMA CMG Başkanı ve CEO’su Rodolphe Saade, “Bu proje, Beyrut’un yeniden inşasına olan bağlılığımızın bir ifadesidir ve terminal endüstrisinde küresel bir lider olarak konumumuzu pekiştirmektedir” dedi.
Fransız CMA CGM şirketi, aslen Lübnan asıllı Saadé ailesi tarafından kuruldu. Şirket, geçen yıl Trablus Limanı’nın Lübnan’ın kuzeyindeki konteyner terminalini satın aldı.
Beyrut Limanı’nda 4 Ağustos 2020’de meydana gelen patlama Lübnan başkentinin büyük bir bölümünü enkaza çevirmişti. 200’den fazla insanın ölümüne neden olan patlama, Lübnan’ın 1975-1990 iç savaşından bu yana en kötü siyasi ve ekonomik krizini derinleştirdi. (Deniz Haber)
17.02.2022 Limanların dış ticarete katkısı 200 milyar doların üzerine çıktı
TÜRKLİM tarafından hazırlanan “Konteyner Taşımacılığında Küresel Terminal Operatörlerinin (KTO) Etkinliği ve Türkiye’ye Yansımaları” raporu yayınlandı. Rapor, KTO’ların küresel ölçekte üstlendikleri rolü ve ülkemize yansımalarını da çarpıcı rakamlar ile gözler önüne seriyor.
Küresel ticarette çok büyük bir rol oynayan denizyolu taşımacılığında Liman ve terminal ağları kurma amacıyla birden fazla ülkede yatırım yaparak yük/yolcu/tekerlekli araç elleçleme faaliyetlerini yürüten Küresel Terminal Operatörlerinin (KTO) hem dünyada hem de ülkemizdeki sayısı, pazar payı ve sektördeki etkinlikleri her geçen yıl artmaya devam ediyor.
Faaliyette bulundukları ülkelerde istihdam yaratma, yabancı sermaye girişini kolaylaştırma, limanlardaki teknoloji kullanımını geliştirme, ilgili ülkenin dış ticaretteki rekabet gücünü arttırma gibi birçok avantajlar sağlayan KTO’ların Türkiye’deki gelişimi Türkiye Liman İşletmecileri Derneği (TÜRKLİM) tarafından hazırlanan “Konteyner Taşımacılığında Küresel Terminal Operatörlerinin (KTO) Etkinliği ve Türkiye’ye Yansımaları” raporunda tüm açıklığıyla birlikte ortaya konuldu. Aynı zamanda ilgili raporda KTO’ların küresel ölçekte üstlendikleri roller ve bu rollerin ülkemize yansımaları istatistiklerle birlikte detaylı olarak verildi.
RAPOR KTO’LARIN 30 YILLIK GELİŞİMİNİ ORTAYA ÇIKARIYOR
Rapora göre; yaklaşık 30 yıl süren gelişim dönemi sonunda 2020 yılı itibariyle sayısı 21’i bulan KTO’lar küresel konteyner elleçleme hacminin yüzde 80,5’ini yaparken, dünya toplam konteyner elleçleme kapasitesinin yüzde 75’ine sahipler. 15 yıl önce bu pay 220 milyon TEU ile %55 iken, bugün baktığımızda KTO’lar küresel konteyner elleçleme hacminin neredeyse %80’den fazlasını elleçler duruma geldiler. KTO’ların etkinliği 2001 yılından itibaren oldukça hızlı bir artışla ivmelenirken, özellikle 2010’lu yıllardan sonra KTO’ların ortak olduğu liman ve terminallerin sayısı da önemli oranlarda artış gösteriyor. 2020 yılına gelindiğinde Türkiye’de elleçlenen 11,7 milyon TEU konteynerin 8,2 milyon TEU’su KTO ortaklı limanlar tarafından elleçlenirken, %100 yerli sahipli ve/veya ortaklı terminallerde ve limanlarda konteyner elleçleme miktarı ise sadece 2,6 milyon TEU olarak kaydediliyor. Bu durum 2022 yılında da değişmiyor.
KTO’LAR DIŞ TİCARETİMİZE BÜYÜK İVME KAZANDIRIYOR
KTO’ların liman ve terminal işletmeciliğindeki önemine değinen TÜRKLİM Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Erdemir, “Hazırlamış olduğumuz rapor, KTO’ların liman işletmeciliğindeki rolünü hem nitel hem de nicel olarak tüm açıklığıyla ortaya koyuyor. Ülkemizdeki KTO varlığının bazı avantaj ve dezavantajları olsa da küresel konjonktür dikkate alındığında bu varlığın pek çok yönüyle ülkemize ve sektörümüze önemli kazanımlar sağladığı oldukça açıktır. KTO’lar, Türk dış ticaretine ve ülkemizin rekabet gücüne büyük ivme kazandırıyor. Örneğin ülkemizdeki tüm limanların bir yılda elde ettikleri cironun hacmi yaklaşık 10 milyar dolarken, limanlarımız üzerinden gerçekleştirilen Türkiye dış ticaretinin ekonomik değeri 200 milyar doların üzerindedir’’ dedi. Dış ticarette denizyolunun payı her geçen gün artarken buna bağlı olarak KTO’ların yarattığı olumlu katkı da artmaya devam ediyor.
Erdemir sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir ülkenin rekabet gücünün artmasında ve yatırım cazibesinin gelişmesinde limanlar en kritik yatırımlardır. Bu nedenle KTO’ların iş yapış şekli, iş sağlığı ve güvenliğine bakış açısı, performans ve verimlilik konularında getirdikleri standartlar, limanlara, liman altyapılarına, liman ekipmanlarına ve teknolojisine yaptıkları yatırımlar, ulaşım ağı (network) ve ana gemi uğraklarından kaynaklanan navlun avantajları vb. düşünüldüğünde özellikle ülke ihracatımızın uluslararası pazarlardaki rekabet gücünü arttırmada oldukça önemli katkılar sunmaktadır.” (Deniz Haber)
17.02.2022 Gemi inşada yeni rekor ‘yeşil’ gemilerle gelecek
AB Yeşil Mutabakatı, Türk tersanelerine gelen elektrikli ve hibrit gemi siparişlerini hızlandırdı. İhracatta yıl sonunda yeni bir rekora imza atmaya hazırlanan tersaneler, asıl sıçramayı ise 2023’te yapmayı hedefliyor. Tersanelerin sipariş defterlerinde 2023 sonuna kadar teslim edilecek çevreci gemi sayısı 30’a ulaştı.
Küresel çapta 2008’de yaşanan ekonomik krizi fırsata çevirerek özel amaçlı gemi inşasına yönelen Türk tersaneleri, bu alandaki hızlı yükselişini sürdürüyor. İlk yüzer enerji gemisi, ilk uzaktan kumandalı gemi, elektrikli römorkör gibi dünyada ses getiren pek çok projeye imza atan yerli tersaneler bu yıl ihracatta yeni rekora hazırlanıyor.
Özellikle AB’den gelen çevreci projelerle siparişleri hızlanan tersaneler asıl sıçramayı ise 2023 yılında yapmayı hedefliyor.
Dünya Gazetesi’nden Aysel Yücel’e konuşan Gemi, Yat ve Hizmetleri İhracatçıları Birliği (GYHİB) Başkanı Cem Seven, tersanelerin sipariş defterinde 2022’de ve 2023’te teslim edilmek üzere 30 çevreci gemi olduğunu söyledi.
GYHİB Başkanı Cem Seven, yeni siparişlere yönelik şu açıklamayı yaptı:
“AB Yeşil Mutabakatı çerçevesinde Türkiye’ye gelen çevreci gemi siparişlerinde artış var. Sadece bu yıl içerisinde teslim edilmesi planlanan 20’den fazla ‘yeşil’ gemi var. Tersanelerimiz kutuplar bölgesine seyahat edebilen elektrikli, hibrit yolcu gemileri inşa ediyor. Yine elektrikli ya da hibrit motora sahip balıkçı gemileri ve feribot projelerimiz mevcut.”
Tersanelerin sipariş defterinde 2022-2023 arasında teslim edilmesi planlanan 30 çevreci geminin 9’u feribot, 8’i balıkçı gemisi, 5’i römorkör, 4’ü canlı balık taşıma gemisi, 3’ü yolcu gemisi ve 1’i de Ropax’tan oluşuyor. Sektörün bu yıl en az 1.7 milyar dolar ihracat hedefi var. Bu da yeni bir rekor anlamına geliyor.
Seven, “Sahadan aldığımız, bilgiler bu hedefe kolaylıkla ulaşabileceğimzi gösteriyor. Siparişlerin bir kısmı da 2023’e sarkmış vaziyette. 2023 de iyi bir yıl olacak” dedi.
Gemi inşacılar geçen yıl yüzde 18’lik artışla 1 milyar 626 milyon dolar tutarında gemi ve yat ihracatı gerçekleştirerek birlik tarihinin en yüksek ihracatına imza atmıştı. Seven, 2023’te ise ihracatın 2 milyar dolara ulaşmasını hedefl ediklerini söyledi.
OCAK’TA İHRACAT % 69 ARTTI
Tersaneler bu yıla da hızlı başladı. Ocak ayında sektör, 2021’in ocak ayına göre ihracatını yüzde 69 artırarak 71 milyon dolara çıkardı.
Cem Seven, “Ocak ayında gerçekleştirdiğimiz ihracatı oluşturan kalemlerin alt kırılımına baktığımızda, Güney Amerika ülkelerine ve Kanada’ya gerçekleştirilen römorkör ihracatlarımız dikkati çekiyor. Römorkör ihracatımızı sektörümüzün en önemli pazarı olan Norveç’e, yine sektörümüzün dünyada en önemli markaların başında geldiği balıkçı gemisi ürün grubunda yapılan ihracatlar takip etti” dedi.
84 TERSANE, 50 BİN İSTİHDAM
Türkiye’de 84 faal tersane bulunuyor. Tersanelerde 4.65 milyon DWT’lik bir yeni inşa kapasitesi mevcut. 25 milyon DWT’lik de tamir-bakım kapasitesi var. Sektörün doğrudan sağladığı istihdam 50 bin. Türkiye, özel maksatlı özel yapım gemi ve mega yat inşası ihracatında dünyada ilk 10 ülke arasında yer alıyor. Balıkçı gemi inşasında son iki yıldır lider olan tersaneler, römorkör ihracatında ilk 5, feribot ihracatında ise ilk 10 ihracatçı ülke arasında bulunuyorlar. Türkiye gemi inşa sektörü, mega yatlarda ise toplam uzunluk sıralamasında üçüncü sırada yer alıyor.
“İHRAÇ EDİLEN GEMİNİN İTHAL EKİPMANINA ÖTV ALINMASIN”
Küresel pazarlarda varlığını güçlendiren Türkiye gemi inşa sektörünün büyümeyi hızlandırmak için önemli beklentisi var.
Cem Seven, sektör olarak ihraç edilen gemilerde ve yatlarda yurt dışından ithal edilen ekipmanların büyük bir kısmında ÖTV vergisi olduğunu ve bu durumun sektörü zorladığını ifade ederek “Biz işin doğası gereği ihraç edilecek bir gemi için ithal edilen ekipmanların ÖTV’den muhaf olması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü ödediğimiz bu ÖTV vergisini KDV gibi geri de alamıyoruz. Bu konuda GİSBİR, DTO ve GYHİB olarak taleplerimizi deniz ilgili bakanlıklara ilettik. Sorunun bu yıl çözüleceğini umut ediyoruz” diye konuştu.
İthal edilen gemi ekipmanına göre değişmekle birlikte ÖTV yüzde 5 ile yüzde 20 arasında değişiyor. Seven, “ÖTV muafiyeti dahilde işleme belgesi/ izni ile sağlanabiliyor. Ancak dahilde işleme prosedürleri gemi ve yat inşaya çok uygun değil” dedi.
YAT İNŞASINDA BÜYÜK ALANLARA İHTİYAÇ VAR
Türkiye, yat inşasında özel amaçlı gemi inşasında olduğu gibi terzi usulü üretim yapıyor. Dünyada 17 milyar dolarlık yat ihracat pastası bulunduğunu ifade eden Cem Seven, “Türkiye bu pastadan 2021 yılında 185 milyon dolarlık pay aldı. Bu alanda en büyük ülkeler Almanya, İtalya ve Hollanda. Hollanda küçük bir ülke olmasına rağmen 3 milyar dolarlık yat ihracatı yapıyor. Biz de bu alanda payımızı artırabiliriz. Ancak bunun için sadece yat inşasına ayrılmış büyük alanlara ihtiyaç var. Ayrıca meslek liseleri ile iş gücünü de güçlendirmek lazım” açıklamasını yaptı.
SMS TOWAGE’DAN SANMAR’A 11. RÖMORKÖR SİPARİŞİ
Sanmar Denizcilik, SMS Towage ile 2022 yılının ilk anlaşmasını imzaladı. Anlaşma kapsamında şu anda Sanmar’ın kendi filosunda faaliyet gösteren, 2020 yılında inşası tamamlanmış, Robert Allan tasarımı RAmparts 2200 serisi Sırapınar XV römorkörü, SMS Towage’a satıldı. Hacimli gemilerin elleçlenmesinde maksimum verimlilik için tasarlanan 54 ton çekme kuvvetindeki Sırapınar XV, 2017 ve 2019 yıllarında inşası tamamlanan Pullman ve Lloydsman’a katılarak SMS Towage’ın filosundaki 11. Sanmar römorkörü olacak. Sırapınar XV, her biri 1.500kW güç üreten iki adet Caterpillar 3512C ana makinalara sahip olup 22.4 metre uzunluğunda ve 10.84 metre genişliğinde. Schottel 360 FP Z-Drive pervaneleri donatılmış ve 11 knot seyir hızına ulaşabiliyor.
Sanmar Denizcilik Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ali Gürün, “SMS Towage’daki dostlarımızla bu anlaşmayı imzalayarak 2022 yılına hızlı bir giriş yaptık. Mevcut müşterilerimizin yeniden bizi tercih etmeleri her zaman gurur verici. RAmparts 2200 serimiz özellikle makine otomasyonlarındaki yüksek standartları sayesinde oldukça popüler. Aynı zamanda stabilite performansı, manevra ve denizcilik kabiliyeti sebebiyle de çok fazla tercih ediliyor” dedi.
Anlaşmaya göre, 2022’nin Ekim ayında Sanmar’ın kendi ekibi tarafından teslim edilmek üzere tersaneden yola çıkması planlanıyor.
TERSAN’DA YILIN İLK TESLİMATI İSPANYA’YA
Tersan, yılın ilk teslimatını İspanyol Stromness Bay Limited firmasına gerçekleştirdi. Olta tipi Fabrikası Balıkçı Gemisi Polar Bay, 60,5 metre toplam uzunluğa ve 13,0 metre ene sahip olup, 1920 kw Yanmar ana motor ile donatıldı. Marinteknikk tarafından tasarlanan, 60 metre uzunluğunda Olta tipi Fabrika Balıkçı gemisi, St. Helena bayrağı altında operasyonlarını gerçekleştirecek. Polar Bay, Olta tipi avlanma kabiliyetinin yanı sıra, zorlu hava koşullarında ‘moonpool’ adı verilen bir havuzdan balık tutabilecek şekilde inşa edildi. Gemi, 30 kişiye kadar geniş konaklama olanağı sunuyor.
BEŞİKTAŞ TERSANESİ’NDEN BİR İLK
Bakım-onarım faaliyetlerinde büyümesini ve yatırımlarını sürdüren Beşiktaş Tersanesi, Yalova’nın Altınova ilçesinde bulunan tesislerinde bir ilke imza attı. Beşiktaş Tersanesi’ne ilk kez bir LNG gemisine bakım ve onarım hizmeti verdi.
Beşiktaş Tersanesi, bir süredir LNG gemilerin bakım onarımları için altyapı çalışması gerçekleştiriyordu. LNG gemi onarımları için bütün belge ve eğitimleri tamamlanan tersane Türkiye’de LNG gemisinin tadilat işlemlerine başladı. (Deniz Haber)
17.02.2022 MARTHA A isimli konteyner gemisi, Fas’ta rıhtıma çarptı
Türk bayraklı MARTHA A isimli konteyner gemisinin Fas’ın Kazablanka Limanı’nda yanaşma manevrası esnasında rıhtıma çarptığı bildirilirken geminin kıç kısmında ağır hasar oluştuğu öğrenildi.
Arkas Denizcilik’e ait Türk bayraklı MARTHA A isimli konteyner gemisinin Fas’ta yanaşma manevrası esnasında rıhtıma çarptığı öğrenildi.
Fas’ın Kazablanka Limanı’nda meydana gelen kazanın römorkör hatasından olabileceği iddia edildi. Kaza sonrası geminin kıç kısmında ağır hasar oluştuğu kaydedildi. Gemi, Hamburg’dan Kazablanka’ya gelmişti.
ARKAS DENİZCİLİK’TEN AÇIKLAMA
Konuyla ilgili Arkas Denizcilik’ten yapılan açıklamada, “Arkas Denizcilik’e ait Türk bayraklı Martha A isimli konteyner gemisi 14 Şubat Pazartesi günü Fas’ta römorkor eşliğinde Kazablanka Limanı’na yanaşma manevrası yaptığı esnasında rıhtıma temas etmiştir. Herhangi bir yaralanma ve can kaybı bulunmayıp deniz kirliliği de yaşanmamıştır. Martha A gemisi kısa sürecek bir tamir faaliyetinden sonra Batı Afrika seferine kaldığı yerden sorunsuz devam edecektir” denildi.
207.4 metre uzunluğunda, 29.87 metre genişliğindeki gemi, 2005 yılında inşa edilmişti.
16.02.2022 Villa de Pitanxo isimli İspanyol balıkçı teknesi, Kanada’da battı: 4 ölü, 17 kayıp
İspanya bandıralı Villa de Pitanxo isimli balıkçı teknesinin Kanada’nın doğu kıyısı açıklarında batması sonucu 4 kişi hayatını kaybetti, 17 kişinin ise kayıp olduğunu bildirildi.
İspanya bandıralı Villa de Pitanxo isimli balıkçı teknesi, Kanada’nın doğu kıyısında yer alan Newfoundland açıklarında battı. Teknede 24 mürettebatın bulunduğu ve 4’ünün hayatını kaybettiği, 3’ünün kurtarıldığı ve 17’sinin kaybolduğu bildirildi.
İspanya Sahil Güvenlik Kurumu tarafından yapılan açıklamada, söz konusu teknenin Kanada’nın doğusundaki Newfoundland’un 450 kilometre açıklarında battığı ifade edilerek, havadan ve denizden yürütülen operasyonlarla kayıp olan mürettebatları arama-kurtarma çalışmalarının devam ettiği bildirildi. Sahil Güvenlik Kurumu, tekne batmadan önce iki kez acil durum sinyali almaları üzerine bir kaç kez tekneyle iletişime geçmeye çalıştıklarını ancak başarılı olamadıklarını bildirdi.
Villa de Pitanxo isimli 50 metrelik balıkçı teknesinin mürettebatının 16’sının İspanyol, 5’nin Perulu ve 3’ünün Ganalı olduğu belirtildi.
Kayıp olan mürettebatı arama çalışmaları İspanya Sahil Güvenliğine ait bir uçak ve iki helikopter ile Kanada’ya ait iki geminin yanı sıra çevredeki bir İspanyol, bir Portekiz balıkçı teknelerinin desteğiyle yürütülüyor. (Deniz Haber)