Mersin Deniz Ticaret Odası (MDTO) Meclis Başkanı ve denizcilik sektörünün duayen ismi Jozef Atat, MDTO Genç Denizciler Kurulu üyeleriyle bir araya gelerek, küresel ve yerel piyasalardaki son durumu ve geleceğe yönelik öngörülerini paylaştı. Atat, pandemi dönemindeki rekor navlun seviyelerinin bir daha yaşanmayacağını belirterek, sektörün yeni bir döneme girdiğini vurguladı.
MDTO Genç Denizciler Kurulu Başkanı Çiğdem Okudan, Jozef Atat’ın engin bilgi ve deneyimlerinden faydalanmak istediklerini belirterek, bu tür buluşmaların genç profesyoneller için büyük önem taşıdığını söyledi.
Sektöre ilk adım attığında piyasada 200’e yakın aktör olduğunu, bugün ise bu sayının 10 büyük konteyner hattına kadar düştüğünü belirten Atat, bu dönüşümün piyasa dinamiklerini kökten değiştirdiğini ifade etti. Pandemi sonrası yükselen navlunlar, Kızıldeniz’deki Husi saldırıları gibi gelişmelerle birlikte yeni ve küçük oyuncuların piyasaya girdiğini belirten Atat, “Bu yeni aktörler, Kızıldeniz krizinin yarattığı avantajı kullanıyor. Küçük aktörlerin kalıcı olup olmayacağını zaman gösterecek. Onlar piyasadan çıkarlarsa büyük hatlar fiyatları bir miktar yükseltebilir” dedi.
Uzakdoğu’dan gelen konteyner navlunlarının halihazırda 2.600 dolar seviyelerine düştüğünü ve gelecekte 1.500 dolara kadar gerileyebileceğini öngören Atat, ihracat yönlü taşımalarda ise zorluklar bulunduğunu söyledi.
Atat, pandemi döneminde görülen 10-20 bin dolarlık navlun seviyelerinin bir daha görülemeyeceğini, konteyner sektörünün büyük gemi siparişleri ve yüksek kapasite nedeniyle fiyat baskısı altında kalmaya devam edeceğini belirtti.
Konvansiyonel taşımacılıkta özellikle 7-8 bin DWT’luk küçük gemilerin, ticaretin durgunluğu nedeniyle çok zor durumda olduğunu, artık kendi kendilerini döndüremediklerini ve ayakta kalmakta zorlandıklarını ifade eden Atat, Rusya-Ukrayna savaşının da emtia (özellikle buğday) ticaretini olumsuz etkilediğini söyledi. “Buğday ambarı denilen o bölgelerde savaş ve iklim şartları nedeniyle belirsizlik hâkim. Küçük gemiler neredeyse durdu, bu sene ne olacağını göreceğiz” diye konuştu.
Atat, Handysize (30-40 bin DWT) gemilerde küçük bir kıpırdanma olsa da genel olarak büyük gemilerde ve bir dönem iyi giden tanker piyasasında da durgunluk yaşandığını ekledi.
Bu küresel durgunluğun Mersin’e yansımalarına da değinen Atat, kentteki depoların doluluk oranlarının %50’ye düştüğünü öğrendiklerini belirtti. “Ticaret azalınca doğal olarak depolardaki mal da azalıyor” ifadesini kullandı.
Lojistik Merkez Projesi Neden Durdu?
Genç Denizcilerin, Yenice’de planlanan lojistik merkez projesiyle ilgili sorularını da yanıtlayan Atat, ikinci organize sanayi bölgesinin güneyinde planlanan ve demiryolu bağlantılarıyla entegre edilmesi hedeflenen projeye dair fizibilite raporlarının hazırlanmasına rağmen devlet desteğinin gelmemesi nedeniyle girişimin rafa kaldırıldığını anlattı.
“Lojistik Platformu Başkanlığı yaptığım dönemde, projemizi çizdirdik, demiryolu entegrasyonunu planladık, ihale süreçlerine girdik, ciddi yatırım yaptık” diyen Atat, devletin desteği olmadan bu tür projelerin hayata geçirilemeyeceğini vurguladı. Atat şöyle devam etti:
“Bu işle 10 sene uğraştım. Bürokratlara yurt dışındaki örnekleri gösterdik. Çok emek verdik. Mersin için bir şeyler yapmaya çalıştık, ama olmadı. Lojistik merkezlerin birden fazla bakanlığın yetki ve sorumluluk alanında olması önemli bir sorun. O dönemde projenin hangi bakanlığa bağlı olduğu bile netleşmemişti. Tek başımıza çözeceğimiz bir iş değildi, beklenen desteği almadığı için proje hayata geçirilemedi. Limandan çıkan konteynerin lojistik merkeze girip orada gümrüklemesi, zirai donatımı yapıldıktan sonra Türkiye’nin her yerine sevk edilebileceği, depolanacağı güzel bir yer olacaktı. Şehirdeki trafik sorununu ortadan kaldıracaktı. Maalesef hayat geçmedi. Umarım tekrar ele alınır. Çünkü Mersin’in halen bir lojistik merkeze çok ihtiyacı var. Düzensiz ve dağınık çok fazla depo var. Bu dağınık yapıyı bir araya toplayacak bir lojistik merkez Mersin için gerekli bir yatırım”
Atat, iş hayatında, geçmişteki ve günümüzdeki rekabet ortamının sorulması üzerine şöyle konuştu:
Her ortamın kendine has bir rekabeti vardır. Hiçbir zaman saha boş değildi. Bizim işimiz bir fabrika yatırımına benzemez; orada rakibiniz tesisi kurana kadar avantaj sağlarsınız. Oysa lojistik bir hizmet sektörüdür ve en büyük sermayesi bilgi birikimidir. Kendi geminiz veya tırınız olmadan bile iyi bir organizatör olarak bu işi yapabilirsiniz. Bu durumun doğal sonucu olarak, ne zaman kârlı bir alan yakalasak, anında bir başkası daha düşük fiyatla pazara girer. Siz işinizi doğru yapın yeter. Rekabet her zaman bizimleydi ve bizimle olacak.”